ANA SAYFA     HAKKIMIZDA     MÜZE     ŞEHİTLERİMİZ     DOKÜMAN ARŞİVİ     FOTOĞRAF ARŞİVİ     GEZİ     YAZARLARIMIZ     İLETİŞİM  
 
  Müze  
  1. Dünya savaşı  
  İtilaf Dev. Savaş Planları  
  Ordular  
  Savaşa Girmemiz  
  Komutanlar  
  Çanakkale Savaşı  
  Deniz Savaşları  
  Hava Savaşları  
  Kara Savaşları  
  Cephede Koşullar  
  Gaz Kullanıldı mı?  
  Savaşın Sonuçları  
  Savaşın Etkileri  
  Çanakkale ve Yahudiler  
  Şehitlerimiz  
  Gazilerimiz  
  57. Alay Tarihi  
  Asker Mektupları  
  Anzaklar  
  Arşivlerde Çanakkale  
  Çanakkale Gençlik ve Sporcular  
  Asker İmamlar  

Sitede Ara


 

Gazilerimiz

« Geri   

Adı APTİ TOPAL Baba Adı  
Lakap TOPAL  Doğum Yılı 1315 
İl ÇANAKKALE  İlçe MERKEZ 
Bucak   Köy KAYADERE 
Askerlik Şubesi ÇANAKKALE  Savaş Birinci Dünya Savaşı 
Cephe Galiçya Cephesi  Birlik Kuvvet  
Birlik Ordu   Kolordu  
Alay   Tabur  
Bölük   Sınıfı PİYADE 
Fırka   Rütbe ER 
Ölüm Yeri PİYADE  Ölüm Tarihi  /  / 1983 
Resmi Büyütmek için tıklayın...

Abdi Topal

Açıklama

Apti Topal / Çanakkale - Kayadere Köyü
1315 (1899) yılında doğdum. Askere aldıklarında İngiliz kaçmıştı Çanakkale'den. Galiçya Cephesine yolladılar bizi. 5 senede geldim askerden.
Önce Eceabat'ın Yalova köyüne götürdüler bizi. Cephane vapuru gelmişti. Bir tayyare geldi, iki bomba attı. Biri deniz kenarına kuma düştü, öteki de denize. Bizi 200 kişi ayırdılar. O gece cephaneleri boşalttık gemiden sabaha kadar. Harp gemisiydi, bizimdi. Yalova Köyü ağzında indirdik cephaneleri gemiden.
Ya Barbaros'tu, ya Turgut'tu. Bilmiyorum. Çamların içinde askerler hasta yatıyorlardı. Biz 40 gün durduk orada. İstirahat ettik. Soğandere'ye götürdüler bizi sonra. Soğandere'de talim terbiye gördük. İngiliz kaçmıştı o zaman. Seddülbahir Soğanderesi'nde 3 ay kadar kaldık. Yürüyüşe çıkardıklarında hep cesetlerle doluydu ortalık. Bir gün Enver Paşa ile başka paşalar geldi. Bizi teftiş ettiler. 400 kişi kadar ayırdıla bizi. Siz Galiçya'ya gideceksiniz dediler.
Yaya başladık yürümeye. Araplı, Yeğen Köy, Uzunköprü'ye geldik. Bindirdiler trene Uzunköprü'de. Bulgar içinden, Sofya'dan geçtik, Romanya'ya, Galiçya'ya geldik.
.....
Aramızda bir dere var düşmanla. Yağmur da nasıl yağıyor, karavana da gelmiyor. Tam 18 gün aç durduk. 18 gün yiyecek bir şey bulamadık. Zabitlerden emir geldi ki: "Taş sarın belinize" diye. Göbeğime taş koyup kayışla bağladım. Epey durduk öylecene iki tane çiğ patates bulup yedim.
Almanlar bozulunca cephede bizi de geri çektirler. Çıplak dedikleri yere. Çıplak Tepe'de mevzilerde bir ay Ruslarla savaş yaptık. Avusturyalılar kaçtılar. Sonra orduların yerlerini değiştirdiler. Sağa bizi, sola Almanı, ortaya Avusturyalıları aldılar. Tekrar cephe tuttuk. Bir buçuk ay kaldım orda. Bir karavana yedik hücuma kalktık. İkinci hücumda ben yaralandım. Şarapnel tuttu beni. Bizim asker bozuldu. Çok şarapnel attılar. Ben yaralı kaldım yerde, yatıyorum. Gavur askerleri geldiler. Tüfeğimi attılar. Çantamda cephane vardı. Onu da attılar uzakça bir yere. Ateş ederim diye mi korkuyorlar acaba. Gavur askerinin biri de bir dilim ekmek koydu göğsüme. "Su" dedim. "Yok" dedi omuzlarıyla. Geçtiler yukarı doğru gittiler. Çok kıştı. Bir gavur askeri geliyor, elinde süngüsüyle koşarak. Beni süngüleyecek herhalde. Bir başkası koştu geldi. Çatra patra, çatra patra konuştular. Götürdü onu, uzaklaştırdı benim yanımdan. Ne merhametli gavurlar da var yarabbim.
İki saat geçmedi arası bizim asker imdat gelmiş. Bir hücum etti bizimkiler. Gavurlar lap lap düşüyorlar. Bir de kaldırdım kafamı şöyle bir baktım. Arpa demeti gibi döşemişler gavurlar.
Sabah oldu. Beni alıp sargı mahalline götürdüler. Bir subay var, yazıyor. Dedim ki:
-Müslümansan yanıma gel, beyim. Geldi.
-Bir kaput atın üstüme, bir de su verin, dedim.
-Şimdi asker yolladım suya, gelince çok vericem, dedi.
Sonra doktorlar geldiler.
"Bunun yarası ağır, burada sarılmaz. Büyük sargı mahalline götürün" dediler.
Sabahleyin bir gavur arabası geldi. Atlı araba. Atıverdiler bizi içine. 4-5 kişi yaralı varız arabada.
Arabacı gavur askeri bir kamçı vurdu atlara. Dört nala kalktı hayvanlar. Yaram çok acıdı sarsıntıdan. Kafama karanlık çöküverdi. Gavurun saçından tuttum. Bir darttım. Badırdandı gavur. "Arkandaki adam ölecek" dermiş. Bir daha vurdu kamçıyı atlara. Gavur haklı. Dolaşıverdik sargı mahalline vardık. Bir subay geldi başıma. Baktı bana:
-Haaa dedi. Bir düdük çaldı. Sıhhiye askerleri koştular, geldiler.
Subay:
-İndirin şunu yarasını temizleyin çabuk sargılayın, atın trene, dedi.
4 gün 4 gecede Gedik Kasabasına geldim. Avusturya'da bir kasaba. Hastanede çok iyi baktılar bize. Francala verdiler. Kıtlıktı o seneler. Haftada iki gün ziyaret günüydü. Çokcası kadınlar gelirdi ziyaretçi olarak; sigara, bisküvi, bazan da para dağıtırlardı yaralılara.
Pani doktor derdik erkek doktorlara. Hemşirelerde öyle derdi.
Pavla diye bir hemşire vardı. 20-25 yaşlarında. Yaşıyorsa selam söylerim. Çok güzeldi. Bana çok baktı. Ah! O Pavla yok mu? Viyana'da: "Bir kadın vereceğiz, bir de dükkan vereceğiz, kalırsanız" diye ilan ettiler. Kalmadık. Cahillik ettik. Kalsana be adam, kalsana. Banger olacaktık. Bak şimdi millet oralara gitmek için birbirini yiyor.
Avusturya'da bir hastanede iki sene yattıktan sonra Edirne'ye geldim. Biraz Bakırköy Hastanesinde kaldım. Sonra Büyükdere'ye götürdüler. 2 sene de böyle geçti. Köye gelince 5 sene oldu.
Edirne'ye geldiğimde bir heyet beni muayene etti. Avusturya hastanesinden bana verdikleri kağıtları hep yırttılar. Türkiye ödeyemez bu maaşı dediler. Avusturya hastanesinde "Sana tam maaş yazdık" demişlerdi. Edirne'de 75 kuruş maaş yazdılar.
Madalyam yok. Üç ayda bir 30 bin lira falan maaş alıyorum. 60 senedir alıyorum bu maaşı.
Sağ kalçamda kırık var. Sağ yanıma yatamıyorum.
Bizim köyden Kuvayi Milliye'ye katılanlar oldu. Ben nasıl gideyim. Yaralıyım. Sakatım.
...
Ninenin adı "Yete" di. 4 çocuğum oldu. Bir yaşıyor. Ben de onun yanında yaşıyorum.

Cahit Önder Arşivinden Alınmıştır

 

Sitede yayınlanan her türlü yazı, haber, resim, şiir, müzik ve videonun izinsiz kullanılması, yayınlanması yasaktır.

 

Tasarım & Programlama ÜÇBOYUT