ANA SAYFA     HAKKIMIZDA     MÜZE     ŞEHİTLERİMİZ     DOKÜMAN ARŞİVİ     FOTOĞRAF ARŞİVİ     GEZİ     YAZARLARIMIZ     İLETİŞİM  
 
  Müze  
  1. Dünya savaşı  
  İtilaf Dev. Savaş Planları  
  Ordular  
  Savaşa Girmemiz  
  Komutanlar  
  Çanakkale Savaşı  
  Deniz Savaşları  
  Hava Savaşları  
  Kara Savaşları  
  Cephede Koşullar  
  Gaz Kullanıldı mı?  
  Savaşın Sonuçları  
  Savaşın Etkileri  
  Çanakkale ve Yahudiler  
  Şehitlerimiz  
  Gazilerimiz  
  57. Alay Tarihi  
  Asker Mektupları  
  Anzaklar  
  Arşivlerde Çanakkale  
  Çanakkale Gençlik ve Sporcular  
  Asker İmamlar  

Sitede Ara


 

Savaşın Etkileri

« Geri   

    Almanya'ya Çanakkale Zaferinin Etkisi     Çanakkale Cephesi' nde Rusya
    Çanakkale Cephesi'nin Açılma Sebepleri     Fransa ve İtalya'ya Ç. Zaferi'nin Etkisi
    İngiliz Sömürgelerine Ç. Zaferinin Etkisi     İngiltere'ye Çanakkale Zaferinin Etkisi
    İngiltere'ye Mali ve Ekonomik Etkileri     Sosyo-Ekonomik ve Psikolojik Etkileri
 

Çanakkale Cephesi' nde Rusya

   Paylas


Rusya'da Çıkan Devrimin Etkileri
Rusya I. Dünya Harbiyle beraber emellerine ulaşacak memleketin anahtarı olarak gördüğü İstanbul ve Boğazları ele geçirecekti. Fakat evdeki hesap çarşıya uymadı. Ekim 1917 de çıkan Bolşevik ihtilali bütün planları altüst etti. İzlediği politika ters tepti ve iç işlerinde kolay kolay aşılamayacak yıkımlara sebep oldu. İhtilal yalnız Kafkaslardaki Türk-Rus harbini değil aynı zamanda Rusların Rus idaresindeki milletlerin kaderlerine de tesir edecek şekilde değişti.
Peki Rusya bu savaşa girerken ne umuyordu? Özellikle savaşın cephelerinden en önemlisi olan Çanakkale'den ...
Çanakkale teşebbüsünün gayesi şu noktalarda toplanmaktaydı:

1-Boğazlar ve İstanbul müttefiklerin eline geçerse Osmanlı Devleti için barışı kabullenmekten başka çare olamaz.
2-Boğazlar ele geçirilirse Rusya ile yakın temas kurulmuş olur, Rusya'ya silah ve malzeme sevki Rusya'nın da buğdayından faydalanma sağlanmış olurdu. Batılı devletler özellikle Osmanlıya karşı bu önemli cepheyi açarken akıllarından yukarıdaki fikirleri geçiriyorlardı. Fakat bu düşünce Rusya'ya büyük huzursuzluk veriyordu. Çünkü o devletlerin siyasi güvenirliklerine pek inanmıyordu ve aldatılarak sırtından vurulmaktan çok korkuyordu. Bu nedenle İngiltere ve Fransa'ya şu notaları verdi:
“İstanbul şehri, İstanbul ve Çanakkale Boğazlarının doğu kıyısı ile Sakarya Nehri ve İzmit Körfezinin sonradan tespit edilecek bir noktası arasında kalan topraklar Marmara denizindeki Adalar Rusya'ya ilhak edecektir”.

Rusya işte bu rüyalar içinde I. Dünya Harbinin olumlu olarak sonuçlanmasını dört gözle beklerken müttefiklerinden gerekli yardımı alamadığından dolayı iç karışıklıklar yaşamaya başladı. Emperyalist Çarlık Rejiminin destekçileri olan toprak ağaları ile zengin iş sahiplerinin ellerinde bulundurdukları ve gayet kötü durumdaki köylü ile işçiler komünistlerin kışkırtmasıyla isyan etmişlerdir. Rusya'nın büyük merkezlerinde meydana gelen bu ayaklanmalar kısa zamanda yayılarak tam bir ihtilale dönüşmüştür.

Rusya'da artık yönetim Bolşeviklerin eline geçmiştir. Yönetimin değişmesiyle birlikte siyasi ve askeri konularda izlenilen strateji de değişmiştir. Bolşevikler daha başa geçmeden evvel I. Dünya Harbi'nin bitmesi doğrultusunda çalışmalarını sürdürüyorlardı. Bu düşünce doğrultusunda savaşın uzamasıyla birlikte Osmanlı ile, Kafkas-Türk Cephesindeki Rus-Türk harekat orduları arasında sulh sözleşmesi yapılmıştır. Bu sözleşme 5 Aralık 1917 yılında imzalanmıştır.

Çarlık idaresine nihayet vererek idareyi ele olan Bolşevik Hükümeti 7 / 8 Kasım 1917 gecesi duruma tamamen hakim olarak ilk kararlarını da almaya başlamıştı. Kararlardan başta gelenlerinden biri de yukarıda bahsettiğim üzere birkaç seneden beri devam eden ve savaşa iştirak eden devletleri de yeteri derecede yıpratan I. Cihan Harbini sona erdirmek çarelerini araştırmaktı. Yukarıda 5 Aralık 1917'de Erzincan'da yapılan mütareke ile Türk ve Rus cephesindeki harbe son verilmişti. 3 Mart 1918'de beş müttefik devletin iştirakı ile yapılan Brest-Litovsk barışı ise I. Cihan Harbini sona erdirmiştir.

Brest-Litovsk görüşmeleri üç devre halinde görüşüldükten sonra karara bağlandı. Başa geçen Bolşevik hükümeti kendisinde baş gösteren ihtilal harekatının tüm Avrupa'ya yayılmasını bekliyordu. Böylece Avrupa karışacak ve görüşmelerde ezilen değil, ezen konumunda olacaktı. Ruslar aynı politikayı kullanarak Osmanlıyı da azınlık konusunu gündeme getirerek parçalanmasına zemin hazırlamaya çalışıyordu.

Doğu Anadolu'da bulunan Ermeni topluluğuna bir muhtariyet temin edilmesi konusunda çabaları vardı. Kendisi Doğu Anadolu'yu boşalttığını iddia etmesine rağmen burada bulunan asker ve mühimmatın Ermeni çetelerine aktarıldığı söyleniyor. Burada bulunan Ermeniler de elde ettikleri ileri teknoloji silahları kendilerini korumak için Kürtlere karşı değil Müslüman halka karşı kullanmıştır. Antlaşmanın uzamasına sebep olan diğer bir konu da Ukrayna'nın bir Cumhuriyet olduğunu kabul etmeyişinden kaynaklanmaktadır. Bu durum karşısında Almanlar Ruslara cephe olarak Petrograd'a bir ültimatom vermişler ve arkasından da askeri harekata girişmişlerdi. Rusya'nın Batı ve Güney bölgeleri Almanya ve Avusturyalıların eline geçmiş hatta Petrograd'a kadar yaklaşmışlardı. Bu ilerleyiş karşısında zor durumda kalan Rus devlet merkezi Petrograd'dan Moskova'ya taşınmıştı. Bolşevikler Almanlar karşısında isteklerine itiraz edememişler, Almanların çizdikleri hat kabul edilmiş, Kars, Ardahan ve Batum Osmanlı Devleti'ne katılmıştı. Müzakereler 3 Mart 1918 de sona ermiş barış imzalanmıştı.

Brest-Litovsk Antlaşması Osmanlı Devleti tarafından 28 Mart 1918'de Meclisteki bütçe müzakereleri esnasında bu konuda Ahmet Nesimi Bey'in geniş izahatı sonunda kabul edilip tasdik edilmiştir. Rusya'da ise bilhassa Alman isteklerinin yerine getirilmesi ile yapılan antlaşma için Sovyetler Kongresinde aleyhte tezahürler olmuştu. Fakat neticede 16 Mart 1918'de kabul edilmiştir. Antlaşma metni her iki tarafın kendi dillerinde yazılmış olarak 17 Temmuz 1918'de Berlin'de yapılan bir protokol ile karşılıklı tasdiknameler teati edilmiştir. Fakat Brest-Litovsk Antlaşması uzun müddet geçerli olmamış, antlaşmayı yapan devletler yine kendileri az bir zaman sonra bunun maddelerini hiçe saymışlardır. Türk kuvvetlerinin Bakü'yü 14 Eylül'de işgal etmeleri üzerine 20 Eylül'de Sovyetler, Türkiye'ye verdikleri nota ile Brest-Litovsk barışının ortadan kalktığını bildirmişlerdir.

Görüldüğü gibi Türk Rus münasebetlerini ve Çanakkale'de Rusya faktörünü incelediğimiz dönemler (1850–1920) arasında, Rusya'nın siyasi politikalarla Osmanlı'yı alt ederek İstanbul ve Boğazları ele geçirme çabası görüyoruz.

Ruslar tarih sahnesine bin yıllarında çıkmışlardır. Türklerin ise tarih sahnesinde rol almaya başlamaları İ.Ö. 224 yıllarında Türk-Hun imparatorluğu ile gerçekleştirmiştir. 11.yy dan itibaren devletle olduğu gibi Osmanlı ile de önemli antlaşmalara imza atmıştır. Rusya'nın 1840 yıllardan itibaren dünya devletleri üzerinde takip ettiği politikası değişmiştir. Artık tamamen Osmanlı topraklarının kilit noktası olan İstanbul ve Boğazlar üzerinde taşlarını oynatmaya başlamıştır. Rusya'nın politikasını değiştirdiği dönem Osmanlının yavaş yavaş gerileyerek çöküşe gittiği döneme tekabül eder. İşte bu devirde Osmanlı için tarihçilerimiz şu atasözünü uygun görmüşlerdir. "Denize düşen yılana sarılır." Osmanlının zor durumda kalıp ağır şartlar taşıyan Hünkar İskelesi Antlaşması'nı Rusların isteği doğrultusunda imzalamak zorunda kalması onu bu atasözündeki durumla denk tutulmasına sebep olmuştur.

İtilaf devletleri de ilk başlarda Osmanlının yanında olmasına karşın işin vehametini farkettikten sonra Rusya saflarında yardımcı görevinde bulunmaya başlamışlardır. Rusya'nın hasta adam olarak nitelendirdiği Osmanlıyı bir an önce parçalamak istemis ve bunun tek yapılmayacağı düşüncesi ile İngiltere'ye başvurarak hedeflerine ulaşmaya çalışmıştır. 1878-1923 yılları arasında geçen kırk beş senede yedi büyük savaş yaptık. Türk-Rus Savaşı, Girit Savaşı, Trablusgarp-Libya Savaşı, I.ve II. Balkan Savaşları, Yemen savaşı, I. Cihan Harbi ve Kurtuluş Savaşı. Bu savaşlar arasında Türk milleti yönetim değişikliğine de uğrayarak daha demokratik bir hal arzetmeye başlamıştır.

Rusya'ya gelince uzun yıllar yoksul düşmüş, işsiz kalmış Rus halkının durumunu düzeltmek, büyük toprak sahiplerinin zulmünü önlemek için Rusya'da bir halk harekatı başlamış Çarlık yönetimine son verilmiş, komünizm denen gözde halka refah getirerek bir rejim egemen kılınmıştır. Bu iş için bütün dünyadaki özel ve tüzel kişilerin taşınır taşınmaz mallarını kamulaştırmıştı. 1917 yılında gerçekleştirilen bu girişim I. Cihan Savaşı sonlarına rastlar. Çarlık Rusyası 1914'te başlayan bu cihan savaşında İngiltere ve Fransa'yla birleşerek İtilaf devletleri cephesi oluşturulmuştu. Ama İngiliz-Fransız donanmaları Çanakkale'de de Türk ordularına yenilince Rus çarlığının çökmesi hızla gerçekleşir.

Çarlığın devrilip Bolşeviklerin yönetimi ele geçirmesiyle Rusya'nın görünüşteki politikası da değişir. Bolşeviklerin ifadelerine göre daha özgürlükçü daha liberal bir ortam getireceklerini beyan ederler. Hakimiyeti altında bulunan azınlık Türk muhtarlıklarına daha fazla haklar tanıyacaklarını söylerler. Fakat durum hiç de dedikleri gibi olmaz. Türklerin bağımsızlık zaafından yararlanarak bölgede onları maşa gibi kullanırlar ve topraklarını genişletmek, hakimiyet sınırlarını artırmak için ellerinden geleni yaparlar.

Bu arada da bir nifak makinesi olarak çalışmaktan arda kalmazlar. Ülkelerinden çıkan devrimin diğer Avrupa devletlerine dalgalar halinde yayılması için türlü entrikalar çevirirler. Bu düşüncenin baş mimarı olan Lenin ve Stalin Rusya'yı gerçekleştirmek istedikleri geniş çaplı ihtilal hareketiyle dünyanın en güçlü devleti yapmaya çalışırlar. Fakat planlarının hiçbiri tutmaz. Boğazlara ve İstanbul'a da sahip olamazlar. Başlangıçta oldukları sınırlara geri dönmek zorunda kalırlar.

Bu Yazı 17882 kere okunmuştur.


Sayfalar  1 2 3 4 5 67 8
 

 
 

Sitede yayınlanan her türlü yazı, haber, resim, şiir, müzik ve videonun izinsiz kullanılması, yayınlanması yasaktır.

 

Tasarım & Programlama ÜÇBOYUT