RUSYA'NIN HÜSRANI Savaşın Başlaması ve Çanakkale Cephesi Rusya artık kağıt üzerinde yaptığı anlaşmaları fiiliyata dökmesinin zamanının geldiğini düşünüyordu. Dünya devletleri siyasi çıkarları neticesinde bloklaşmış, olabilecek bir savaş ihtimaline karşı tedbir almaya başlamışlardı. Dünya devletlerinin tedirginlik için hazırlık yapmalarına karşı Rusların sıkıntısı; Boğazlar ve İstanbul üzerinde kilitlenmiş bulunuyordu. Bunu Rus Dışişleri Bakanı Sazanov şöyle dile getirmiştir; “Ne yapılırsa yapılsın Osmanlı devleti çökecektir. Dolayısıyla payımızı almaya ve İstanbul ile Boğazları başkalarının yerleşmesini önlemeğe hazır olmalıyız.” Sazanov' un kullandığı bu mantıktaki iki yüzlülük şuradadır ki Osmanlı devletini çöküntüye götürecek olan en önemli dış amillerden birini Balkan bağlaşmasını ve onun sonucu olarak Balkan savaşını baştan başa Rusya hazırlamıştır.
Rusya hedefleri için ilk olarak Osmanlı içindeki azınlıkları kullanmaktan çekinmedi. Ermenilerin haklarını savunmak bahanesi ile Osmanlı iç işlerine karışarak ordusu üzerinde denetleme hakkı elde etmeye çalışan Rus hükümeti olmuştur. Bir diğer mesele de Slavların bu şekilde karışık halde bulunması ve Avusturya'nın durumdan yararlanabileceği ve Balkanlara egemen olabileceği de Rusya'yı çok fazla tedirgin ediyordu. Ne olursa olsun İstanbul ve Boğazları ele geçirmek istiyordu. Balkan Savaşlarından önce Rusya ile İtalya arasında Boğazlar meselesi üzerinde bir anlaşma yapıldı. Rusya İtalya'nın Trablusgarp üzerindeki hakkını tanıyacak İtalya ise Rusya'nın Boğazlarda emniyet elde etmelerine itiraz etmeyecekti. İngiltere ile Fransa tarafından desteklenmediği için desteksiz kaldı. Türkiye ile de anlaşamayınca Rus hükümeti Balkan savaşının ateşleyicisi oldu.
Rusya iyiden iyiye İstanbul ve Boğazlar için endişelenmeye başlamıştı. Kendi ülkelerinin güvenliğini sanayileşen ülkeler karşısında İstanbul ve Boğazlarla güvence altına almaya çalışıyordu. Boğazlar için savaşmaya götüren diğer önemli sebepler de göz ardı edilmemelidir. Boğazları ele geçirmesi halinde hem ekonomisi düzelecek hem de ülke topraklarını kendince güvence altına almış bulunacaktı. En işlek liman ve demiryolları Karadeniz ve Baltık denizinde idi. İkinci yol Alman donanmasının ablukası altındaydı. Birinci yolu da açıp kapamak Türkiye'nin elindeydi. Bu yol açık olsa hem Rusya demiryollarının cephe hizmeti dolayısıyla kuzeye Petrogra'da taşıyamadıkları Ukrayna buğdayını ihraç edip döviz sıkıntısını hafifletecek ve Amerika'dan aldığı silahlar için mali bakımdan İngiltere'ye daha az yük olur, hem de bağlaşıklarından ve Amerika'dan alacağı silah ve cephane ile sonsuz kalabalıklarını yeni savaş kurallarına göre donatabilirdi.
Rusya'nın da bu şekilde hareketlerde bulunması gerek İngiltere'yi gerek Fransa, İtalya ve Almanya'yı bir tedirginlik içinde bırakıyordu. Çünkü Boğazlar bu devletler ve güvenlikleri içinde konum itibariyle önem arzediyordu. Bu devletlerin herbirinin Rusya'ya yaklaşımları farklı olmuştur. İngiltere İstanbul ve Boğazların Rusya'ya geçmesinin kabulü karşılığında ileri sürdüğü istek ve şartlar sayılır özetleri aşağıdaki yedi maddede toplanılmıştır. 1.Rus toprakları dışındaki yerlerle yapılacak tecim için İstanbul'da bir sağlam liman kurulması, 2.Boğazlardan tecim gemileri için serbest geçişin sağlanılması, 3.Çanakkale savaşlarına Yunanistan gibi devletlerin katılmasına Rusya'nın itiraz etmemesi, 4.Bulgaristan'la Romanya Rusların Boğazları almasından kuşkulanmaktadırlar. Rus hükümeti onları yatıştırmaya çalışacağını ve keza onların bizim tarafa katılmalarını kendileri için faydalı kılacağını İngiltere hükümeti umar. 5.İslam kutsal yerleri ve Arabistan Müslüman bir yönetim altında kalmalıdır. 6.1907 tarihli İngiliz-Rus anlaşmasına göre tarafsız sayılan İran bölgesi İngiltere'ye ait olacaktır. 7.En çok Bulgaristan'la Romanya bakımından ve bazı kuşkuları uyandırmamak düşüncesi ile bu anlaşma gizil kalmalıdır. Ruslar hemen hemen bütün maddeleri kabul etmelerinin yanı sıra Afgan sınırı Rus Bölgesine katılmasını doğru bulur.