ANA SAYFA     HAKKIMIZDA     MÜZE     ŞEHİTLERİMİZ     DOKÜMAN ARŞİVİ     FOTOĞRAF ARŞİVİ     GEZİ     YAZARLARIMIZ     İLETİŞİM  
 
  Müze  
  1. Dünya savaşı  
  İtilaf Dev. Savaş Planları  
  Ordular  
  Savaşa Girmemiz  
  Komutanlar  
  Çanakkale Savaşı  
  Deniz Savaşları  
  Hava Savaşları  
  Kara Savaşları  
  Cephede Koşullar  
  Gaz Kullanıldı mı?  
  Savaşın Sonuçları  
  Savaşın Etkileri  
  Çanakkale ve Yahudiler  
  Şehitlerimiz  
  Gazilerimiz  
  57. Alay Tarihi  
  Asker Mektupları  
  Anzaklar  
  Arşivlerde Çanakkale  
  Çanakkale Gençlik ve Sporcular  
  Asker İmamlar  

Sitede Ara


 

1. Dünya savaşı

« Geri   

    1. Dünya savaşına giden yol ve Avrupa     1.Dünya Savaşına Girerken Ülkelerin Nüfus ve Asker Sayısı
    Osmanlı'da Yaşananlar
 

Osmanlı'da Yaşananlar

   Paylas



Cemal Paşa da savaşı istemektedir. Bunlardan Sait Halim Paşa ise kırgındır. Çünkü açık bir şekilde istifa edeceğini sadrazamdan habersiz böyle eylemlere girişilen bir yerde hükümet başkanı olarak kalmanın anlamı olmadığını söyledi.

Fakat Talat Bey ve diğerleri buna bir çözüm bulunacağını söyleyerek istifasını geri aldırmışlardır." Ancak osmanlıyı kâğıt üzerinde paylaşmış olan İngiliz - Fransız ve Rus ittifakı bu yakınlaşmaya sıcak bakmadığı gibi, Osmanlı' nın da Almanya ile yakınlaşmasını İstemiyordu.

Dünya kaçınılmaz bir paylaşım savaşına doğru yönelirken, Osmanlı İmparatorluğu da bu savaşın yanında sessiz ya da başka bir değimle tarafsız kalmayacağını fark etmişti. Çünkü taraflardan hangisi kazanırsa kazansın Osmanlı İmparatorluğu'nun yeniden paylaşımı kaçınılmaz bir şekilde ortaya konacaktı. Bu durumda yapılabilecek en doğru hareket "ölünecekse savaşarak ölmek" sözünde özetlenebilirdi. Bu da yandaş aramak onunla birlikte savaşa girmek demekti.

Halk ve İttihatçı üyeler Osmanlı'nın I.Dünya Savaşı gibi diğer bir savaşa girmesi taraftarları değillerdi. Bu arada alman Ordusu üyeleri askerimizi eğitmeye başlamışlardı. İttihatçılar Almanya yerine İngiltere ve Fransa'ya yakınlık duyuyorlardı. Almanya sadece Enver Paşa ve diğer subaylara yakın geliyordu. Çünkü, Almanya'da eğitim görmüşlerdi. Almanlar da ittifakda çok istekliydi.

"İngiltere'nin parası vardı. Denizlere hakimdi. Fransa ve Rusya onunla beraberdi. Ancak İngilizler bizimle ittifak konusunda istekli değillerdi. Çünkü Genç Devrimcilerin hükümetini ciddiye almıyorlar, onların her an düşürülebileceklerinden korkuyorlardı. Genç Türkler Londra'ya Türk-İngiliz anlaşma teklifiyle geldiklerinde bu sebeple atlatıldılar".

Görüleceği üzere İngiltere, Genç Türklerin iktidarına güvenmiyor ve onlarla ittifak yapma teklifini reddediyordu. Ancak durum böyle olmasına karşılık Osmanlı üyelerinden Hakkı Paşa, İngiltere ile problemli konuları halletmek ve ittifaka zemin hazırlamak amacıyla Londra'ya gönderilmiştir.

Müzakerelerde "Basra Körfezi ve Güney Arabistan'da karşılıklı nüfuz bölgeleri belirlenmiştir. Fırat ve Dicle nehir taşımacılığı imtiyazı İngiliz şirketlere verildiği gibi Bağdat ve Basra mahalli tren inşa imtiyazı da İngilizlere bırakılmıştır. Bunlara karşılık İngiltere iktisadi kapitülasyonlardan-diğer devletler de onaylarsa- vazgeçmeyi ve Bağdat demiryolunun Basra'ya uzatılmasına itirazını geri alacaktı."

Diğer yandan Balkan savaşları sırasında edinilen borçların tasfiyesi ve yeni borçlar için Maliye Nazırı Cavit Bey, Fransa'da faaliyettedir. Fransa da tıpkı İngiltere gibi borç yanında kapitülasyonlardan vazgeçmeye ancak diğerleri vazgeçerse razı olacağını belirtmiştir.

"Son bir çare olarak 1914 Mayıs'ında Rus Çarı yaz tatili için Kırım'a geldiğinde Talat Paşa ziyaretine giderek ittifak teklifinde bulunmuştur."

Rusya'nın o dönemdeki askeri gücünden bahsetmek gerekirse ordusunun çok güçlü ve disiplinli olduğunu söylemek yerinde olacaktır. Ancak sanayi beklenmedik bir süre alan siper savaşı için gerekli olan bolca cephaneyi ve ağır obüs toplarını yeter ölçü ve zamanda yetiştirecek derecede gelişmemişti. Bu bakımdan ise İngiltere ve Fransa geri durumdaydılar. Bunun yanında Rusya'nın en işlek liman ve demiryolları Karadeniz ve Baltık Denizi’ndeydi. Bu Rusya'nın birinci yoluydu. Bu yolu açıp kapamak Türkiye'nin elindeydi.

" Bu yol açık olsa hem Rusya demiryollarının cephe hizmeti dolayısıyla kuzeye, Petrograd' a yeter ölçüde taşıyamadıkları Ukrayna buğdayını ihraç edip döviz sıkıntısını hafifletir ve Amerika'dan aldığı silah ve cephane ile sonsuz kalabalıklarını yeni savaş kurallarına göre donatabilirdi."

Osmanlı Hükümeti için boğazları kapalı tutmak gerekli bir siyasaydı. Seferberlik de zorunluydu. İttihat ve Terakki büyüklerinde ne diplomasi, ne yönetim, ne de genel siyasa bakımından bir iktidar yoktu.

Bunu 5 yıl boyunca ( 1909–1914), imparatorluğu öncekileri çok aşan sonsuz ayaklanmalar içinde bunaldıktan sonra kendi istekleriyle savaşa girmiş; onu alabildiğince kötü yönetmiş, yenilince Almanya'ya kaçmış; orada da rahat durmayıp Anadolu'nun milli mücadelesine bin bir güçlük çıkarıp onu baltalamaya çalışmış olmakla göstermişlerdir. Yetenekli oldukları tek yön komitecilikti. Bu gibi kimselerin yerinde gerçek devlet adamları bulunsaydı Boğazlar kapalı olarak uzun bir süre geçirilebilirdi. "Osmanlı'nın savaşa katıldığı Ekim 1914'te karşı taraf Boğazları açmamız için baskıda bulunmaya başlamıştı." Ancak ne ilginçtir ki savaş sırasında Boğazları açma konusunda aceleci davranmışızdır.

"1914 sonlarında İngiltere'de Çanakkale saldırısı düşünüldüğü sırada esas amaç Rusya ile kolay ve verimli bir yoldan bağlantı kurmak olmayıp Osmanlı'yı en can alacak noktasından tehdit ederek onun Mısır'a kuvvet göndermesini ve daha sonra da Sarıkamış vuruşmaları sırasında Rusya'ya aşırı baskı yapmasını önlemekti.


Buna göre Osmanlı'ya karşı Boğazlardan geçit vermesi için baskı ancak 1915 başında veya yazında başlayabilir ve diplomasi kuralları gereğince nota alıp vermeleriyle daha birkaç ay kazanabilirdi."

Müttefiki Avusturya uzun süredir Osmanlı topraklarına göz dikmişse de Bosna ve Hersek' i almakla karşısına çıkan azınlık sorunlarını topraklarına yeni İslav toprakları katarak arttırmak istemeyecekti. Enver Paşa'nın düşüncesine göre Alman taraftarı olmak Osmanlı çıkarları arasında çok daha önemliydi. Çünkü eğer Osmanlı, Almanya yanında savaşa katılacak olursa Rusya'nın içinde olduğu itilaf grubu Balkanlar'daki ilerleyişine bir son verecekti. Ayrıca o günkü şartlar göz önüne alınacak olursa Osmanlı'nın Almanya'dan başka yandaşlara da ihtiyacı vardı. Bunlardan Bulgaristan ile ittifak gayretindeydi.

" Osmanlı'nın savaşa girmesinden önceki 4 ay içinde dış politika tek gayreti Bulgaristan'ı ittifaka çekebilmek için Talat Bey ve Halil Bey, Sofya’ya giderek Bulgar yetkilileriyle gerekli temasları yapmışlardı. Bulgar'lar ise Bulgaristan'daki Rus yanlılarının karşı hareketinden korkuyorlardı. Bu arada kuzey komşuları olan Romanya’nın da Alman yandaşları arasında olmasını istiyorlardı. Böylece kuzey sınırı güvence altına alabileceklerini hesaplıyorlardı. Bunu sağlayabilmek için Talat Bey'le Halil Bey Romanya'ya gittiler. Romenler tarafsızlık garantisi verdiler." Bu anlaşmayla kuzey sınırımız güvence altına alınmış; en azından muhalif ülkeden kurtulmuş oluyorduk.

Bu Yazı 13844 kere okunmuştur.


Sayfalar  1 23 4 5
 

 
 

Sitede yayınlanan her türlü yazı, haber, resim, şiir, müzik ve videonun izinsiz kullanılması, yayınlanması yasaktır.

 

Tasarım & Programlama ÜÇBOYUT