ANA SAYFA     HAKKIMIZDA     MÜZE     ŞEHİTLERİMİZ     DOKÜMAN ARŞİVİ     FOTOĞRAF ARŞİVİ     GEZİ     YAZARLARIMIZ     İLETİŞİM  
 
  Müze  
  1. Dünya savaşı  
  İtilaf Dev. Savaş Planları  
  Ordular  
  Savaşa Girmemiz  
  Komutanlar  
  Çanakkale Savaşı  
  Deniz Savaşları  
  Hava Savaşları  
  Kara Savaşları  
  Cephede Koşullar  
  Gaz Kullanıldı mı?  
  Savaşın Sonuçları  
  Savaşın Etkileri  
  Çanakkale ve Yahudiler  
  Şehitlerimiz  
  Gazilerimiz  
  57. Alay Tarihi  
  Asker Mektupları  
  Anzaklar  
  Arşivlerde Çanakkale  
  Çanakkale Gençlik ve Sporcular  
  Asker İmamlar  

Sitede Ara


 

Cephede Koşullar (yeni)

« Geri   

    Askerlerin Sosyal İhtiyaçlarının Temini     Bitler
    Cephede Askerin Maneviyatı     Dinlenme ve Eğlence
    Hastalıklar     Sinekler
    Siperde Koşullar     Siperde Koşullar
    Su Sorunu     Yaralı ve Ölüler
    Yiyecek
 

Siperde Koşullar

   Paylas


8. Duke of Wellington Taburu’ndan çavuş Edward Miles tipik bir keşif devriyesine çıkmıştı.

Jefferson İleri Karakolu’ndan çıktık, bizim tellerin arasından geçip Türk tellerine gelene kadar yerde süründük. Göreceğin gibi tehlikeli bir iştir. Düşman teli boyunca bir aralık arayarak sürünürüz (düşmanın bir baskın yapamaya niyetli olduğunu göstereceği için bu rapor etmemiz gerekir) ve Türk nöbetçileri bizi görüp de ateşe başladıklarında karın üstü yatmak zorundayız. Islanıp çamura bulandıktan sonra kendi hattımıza döndük. Oradaki nöbetçilere bizim şafak sökmeden hemen önce döneceğimizi bildirildiğinden ateş edilmeden sipere girebildik. Yorgun bir halde rapor vermek için bölük komutanının siperine gittim. (çavuş Edward Miles)

Bazı subayların kendisi gibi olanların yaptıkları hakkında neler düşündüğünü bilseydi Miles herhalde çok kızardı.

Askerler kum torbalarının üzerinden atlıyorlar, teller arasında sürünerek geçiyorlar, ki bu bizim siperlerin önünde fazla güç bir iş değil. Sonra dinlenme noktalarının yanından geçip canlarının istedikleri yöne gidiyorlar. Önemli olan ertesi sabah saat 4’te döndüklerinde bir çukurda uyudukları gerçeğini örtecek bir masal uydurmaları… Başçavuş ve ben hep devriyelerin raporlarını değiştirir ve gece yarısı bir Türk grubunun terk edilmiş bir siperde bir şeyler yaptığı gibi bölük komutanının hoşuna gidecek bir şeyler uydururduk. (Teğmen George Hughes)

Teğmen Reginald Rathbone aralık ayında bir derciye görevine gönderilmişti:

Yanıma iyi bir bombacıyla iki piyade eri aldım. “Türk siperlerine mümkün olduğu kadar yaklaşacağız, siperlere mümkün olduğu kadar çok bomba atacaksınız, sonra da geri döneceğiz,” dedim. Siperlere yaklaşınca, “Haydi, bombalarınızı atın şimdi!” dedim. Patlamalar oldu, bombaların Türk siperlerine düşüp düşmediğini bilmiyorum. Hemen ateş açtılar. “Tamam, artık dönebiliriz,” dedim. Pek koşmadık ama oyalanmadan kendi siperlerimize döndük. (Teğmen Reginald Rathbone)

Askerler cepheden çekildiklerinde kumsallara yakın olan kamplarda dinlenirlerdi. “Bunlara neden dinlenme kampı denildiğini hep merak etmişimdir. Aklıma gelen tek çözüm kurşunlardan bazılarının siperlere isabet ettiği, gerisinin ise buraya geldikleri oldu.!” Askerlerin burada kullandıkları sığınaklar epey basitti. “İki metre uzunluğunda, altmış santim kadar enine ve toprağın sertliğine göre kimi zaman dört karış derinliğinde mezara benzer bir çukur kazardık. Üzerine su geçirmez bir muşamba gerer, bunu dört köşesinden taşlarla tuttururduk. Bu şarapnelden değil, güneşten korunmak içindi.” Askerler böyle basit başlangıçlardan yola çıkıp günün veya gecenin herhangi bir saatinde üzerlerine yağan kurşun yağmurundan korunma çarelerini ararlardı. Herkes sığınağını güçlendirecek malzeme ‘kazanma’ peşindeydi:

Robson ile çok esaslı bir sığınak yaptık. Eski bir Türk siperi bulmuştuk. Tuvaleti toprağın altına kazıp, zemine, toprakla doldurduğumuz bisküvi tenekelerini yerleştirdik. Sonra bir istihkam deposundan ‘kazandığımız’ tahta ve oluklu tenekeyle çatıyı örttük. İşimizi bitirdiğimizde depo subaylarından biri sığınağımızı inceledi ve, “Çok esaslı çatı,” dedi. “Evet, komutanım,” dedik. “İşiniz bitince tahtayla tenekeyi depoma taşıyın,” dedi. “baş üstüne,” deyip çatımızı söküp ait olduğu yere götürdük. (İstihkam eri Thomas Rowatt)


Bu Yazı 23411 kere okunmuştur.


Sayfalar  1 23
 

 
 

Sitede yayınlanan her türlü yazı, haber, resim, şiir, müzik ve videonun izinsiz kullanılması, yayınlanması yasaktır.

 

Tasarım & Programlama ÜÇBOYUT