ANA SAYFA     HAKKIMIZDA     MÜZE     ŞEHİTLERİMİZ     DOKÜMAN ARŞİVİ     FOTOĞRAF ARŞİVİ     GEZİ     YAZARLARIMIZ     İLETİŞİM  
 
  Müze  
  1. Dünya savaşı  
  İtilaf Dev. Savaş Planları  
  Ordular  
  Savaşa Girmemiz  
  Komutanlar  
  Çanakkale Savaşı  
  Deniz Savaşları  
  Hava Savaşları  
  Kara Savaşları  
  Cephede Koşullar  
  Gaz Kullanıldı mı?  
  Savaşın Sonuçları  
  Savaşın Etkileri  
  Çanakkale ve Yahudiler  
  Şehitlerimiz  
  Gazilerimiz  
  57. Alay Tarihi  
  Asker Mektupları  
  Anzaklar  
  Arşivlerde Çanakkale  
  Çanakkale Gençlik ve Sporcular  
  Asker İmamlar  

Sitede Ara


 

Gaz Kullanıldı mı?(yeni)

« Geri   

    Gazın Kullanıldığını İdda eden Yazışmalar     Kimyasal Gazın Kullanılmadığı
 

Kimyasal Gazın Kullanılmadığı

   Paylas


Tarih de Kimyasal Savaş
İlkel Kimyasal silahlar binlerce yıl önce ilk kez Çin’de kullanılmıştı. İlk defa pirinç saplarının içerisine biber koyarak, saldırgan kişilerin gözüne fırlatıp onu kudretsiz bir hale sokan Çinliler düşmanın görmesini engelleyerek savaş dışı bırakıyorlardı. Bu kimyasal silahın ilkel olarak ilk kullanışı idi…(13)

Bunun yanında bir askeri harekât da ilkel de olsa ilk kimyasal silah kullanılması ise Günümüzden yaklaşık 2600 yıl önce Sparta ve Atina arasında ünlü Peleponez Muhaberelerinde (MÖ 431–405) olmuştu. (14)Her iki tarafta kükürt ve katran karışımlarını yakarak ortaya çıkan boğucu gazlardan yararlanmışlardı.(15)

Türklere karşı ilk kimyasal silah Çinliler tarafından kullanılmıştı!
Akabinde yine Çinlilerin, Göktürklere karşı MS.599–600 de ilkel biçimde kimyasal silah kullanması da mühim bir gelişmedir. Türkler tarafından kurulan ve doğuda Mançurya’ dan batı da bugün ki Romanya’ya değin uzanan tarihin en büyük devletlerinden biri olan Göktürk Hakanlığı, ustaca çevrilen Çin entrikaları ve siyasi oyunları sonucunda önce ikiye bölünmüş ve sonra da doğu toprakları kısmen Çin egemenliğine girmiştir.

Bu elim duruma son vermek isteyen Batı Göktürk Hakanı Tardu, Çin’e karşı bir askeri harekât başlatmış, ancak Türk Ordusunun geçtiği yollar üzerinde bulunan akarsular, kuyular ve pınarlar, Çinliler tarafından gizlice zehirlenmiştir. Düşman tarafından böyle bir hamle beklemeyen Hakan Tardu, çok ağır bir zayiat vererek askeri harekâttan vazgeçmek zorunda kalmıştır.(16)

Özellikle Ortaçağda kale burçlarıyla çevrili şehirlerin düşmana karşı savunulması için düşmanın üzerine kaynar yağlar ve çok sıcak sıvılar dökülmesiyle ayrı bir buut kazanan kimyasal savaşlar için de bu dönemde en etkili gözüken kimyasal silah “Rum Ateşi”dir. (17) Tahmini 670’li yıllarda keşfedildiği düşünülen bu silah odun parçalarına emdirilmiş zift, kükürt, petrol, terebentin, sönmemiş kireç ve barutun imalatında kullanılan güherçile karışımından yapılmaktaydı. Suda bile yanma özelliği gösteren bu silah, bir zaman sonra deniz savaşlarının vazgeçilmezi haline gelmiştir.(18)

Hulasa; birde biyolojik ve kimyasal maddelerin ortak karışımı düşünülerek tasarlanan ilkel yöntemler vardır, mesela; 1346–47 yıllarlarında Moğolların Kırım da bulunan sivilleri şehrin dışına çıkarmak için vebalı cesetleri mancınıkla şehrin içine fırlattıkları bilinmektedir.

Rusların 1710 da İsveçlilere uyguladığı yöntem de bunun aynısıdır.1767 de İngilizlerin çiçek hastası mağdurlarını sardıkları battaniyeleri Hintli düşmanlarına vermeleri ve 1916–1918 de Almanların Rusya ve Fransa’ya ihraç ettikleri hayvanlara şarbon bulaştırması buna örnek olarak verilebilir…(19)

Kimyasal maddelerden sis ve duman elde ederek hem düşmanın görüş mesafesini daraltma hem de kendi orduların işaret yöntemi olarak kullanma şeklini ise 1700’lü yıllarda İsveç Kralı XII. Charles’in Lehistan-Saksonya ordusuyla yaptığı savaşta Dyina Irmağını geçerken kullandığını görüyoruz. Yaş saman dumanından acı bir kara duman elde eden kral, böylece karşı orduların görüşünü kısıtlamıştı. Yine Sivastopol kuşatmasında, İngiliz komutanlarından Lord Dundenald uygun rüzgâr koşullarında çok miktarda kükürt yakılarak kaledekilerin zehirli kükürt dioksit gazıyla tütsülenmelerini önermişse de, yüksek komuta heyeti bu görüşü benimseyememişti.(20)

Ruslar Osmanlı Askerlerine ve Halkına Karşı ilkel Kimyasal Silahlar Kullanmıştı!
Kimyasal Savaş ve Kimyasal Silahlar yukarıda ki tarihi serüvenini yaşaya dursun, takvimler 1768–1774 zaman dilimini gösterdiğinde Ruslar, Türk Ordusuna (Osmanlı) ve halkına karşı günümüzde kimyasal silah kategorisinde değerlendirilen bazı zehirli maddeler kullanmışlardı.(21)

1768 Seferinde Osmanlı Ordusunun içine sızan özellikle hekim kılığında ki casuslar şifa dağıtma bahanesi ile hem Osmanlı askerlerine hem de Osmanlı halkına karşı ilkel kimyasal silahlar(bazı zehirler)kullanarak çeşitli zayiatlar verdirmişlerdi…(22)

Petro’ dan itibaren Avrupa siyasetinde rol almayı hedefleyen Rusya Avrupa’nın doğusunda yer alan Lehistan’ı (bugün ki Polonya)nüfuzu altına almak istemişti. Bu konuda son derece hassas davranan Osmanlı Devleti ise Rusya’yı hem Prut Antlaşması kapsamında hem de onu takip eden ek protokoller çerçevesinde Lehistan’dan uzak tutmaya çalışmış, Rusya’nın Lehistan da asker bulundurmamasını taahhüt altına almış ve burada at oynatmasını gücü nispetinde engellemeye çalışmıştır.

Ancak bu görüşme ve antlaşmalara rağmen Rusya burada ki emellerinden vazgeçmemiş ve sözünde durmamıştır. Leh Kralı III. Ogüst’ ün 1763 de ölmesinden sonra Rusya özellikle Prusya (Bugün ki Almanya) ile anlaşarak Lehistan iç işlerine karışmaya başlamıştır.

Rus Çariçesi II. Katarına Lehistan Kralını seçmek üzere toplanan Leh Diyet Meclisine, bir Truva atı gibi düşündüğü kendi adayı Stanislav Ponyotovski’ yi seçtirmek için Rus elçisi vasıtasıyla baskı yaptırmış ve nihayetinde de seçtirmişti.(23)

II. Katarına kendi gözdesini kral seçtirdikten sonra Lehistan üzerinde ki Rus istekleri birden ağırlaşmıştı. Bu istekleri; Lehistan Rusya sınırının yeniden düzenlenerek bazı toprakların Rusya’ya bırakılması, savunma ve saldırıya yönelik bir mutabakat yapılması ve Lehistan da Katoliklere verilen hakların Ortodokslara da verilmesi olarak sıralayabiliriz... Bu istekler kabul edilmeyince ise Lehistan da iç karışıklıklar meydana gelmiş ve mezhep kavgaları başlamıştı.(24)

Bu iç savaşta Rusların desteklediği Ortodoks köylülerin meydana getirdiği Haydamak adı verilen adı verilen çeteler adeta terör estirmiş ve çeşitli katliamlar yapmışlardı. Bu arada Rus yönetimi de gelişmeleri bahane ederek bölgeye sürekli asker sevkıyatında bulunmuştu. Leh direnişini örgütleyen milliyetçi liderler ve düşünürler lav edilmiş bunlardan Osmanlı topraklarına kaçmaya çalışanlar takip edilerek sığındıkları Osmanlı köylerinde köy ahalisi ile birlikte hunharca katledilmişlerdi…(25)

Gerek bu acı hadiseler gerek Osmanlıya sığınmayı başaran Leh milliyetçilerinin ülkelerinin Ruslardan kurtarılması için yaktıkları başvurular ve İstanbul da ki Fransız elçisinin teşvikleri (!) ile Osmanlı kamuoyunda oluşan nefret dalgasının etkisi ile Osmanlı yönetimi 1768 yılında Rusya’ya karşı savaş açmıştı...(26)

Tam 30 yıldır sefer yapmayan Osmanlı Ordusu nihayet sancak başı yapmıştı… İstanbul da geçiş merasimlerini tamamlayan erat 26 Mart 1769 günü Davutpaşa’ da toplanmış ve 1Nisan da hareket ederek 11 Nisan 1769 günü Edirne şehrinin merkezinden geçerek Tunca Nehri’ nin tam karşısında yer alan Sırık Meydanına varmıştı. Otağ kurulmuş ve ordu Kurban Bayramı’nı kutlamak üzere beklemeye koyulmuştu. Kurban Bayramını Edirne de geçirilip, kurbanlar kesilirken Müslüman olmuş bir Avrupalı kılığına bürünmüş genç biri doktor olduğunu ve Osmanlı askerlerini ücretsiz muayene edeceğini bildirerek bir dizi faaliyete başlamıştı.

Bu çağrıyı duyan herkes topluca bu hekimin kapısını çalar olmuştu. Adamlarına ilaç dağıtması için emirler yağdıran çadır çadır dolaşarak şifa(!) dağıtan ve tüm bu emeklerinin karşılığında bir kuruş bile talep etmeyen bu hekimin bazı davranışları sair askerlerde ve Edirne halkında bir kısım şüphelerin oluşmasına neden olmuştu. Hekimin tutumundan kaynaklanan şüphelerinde ısrarcı olan bazı kimseler hedefi on ikiden vurarak ‘’bu hekimin doktorlukla ilgisinin olmadığını ve büyük ihtimalle bu suretle Rus Ordusuna casusluk edebileceğini’’ iddia ederek hakkında şikâyetçi olmuşlardı. Bu şikâyetler ordunun başında Edirne’ye gelmiş bulunan veziriazama kadar ulaşınca bu sahte hekim, huzura çıkarılmıştı. (27)

Yapılan uzman incelemelerinin sonucunda sahte hekimin şifa diye dağıttığı ilaçların hepsinin aslında ilkel kimyasal silahlardan (zehir) başka bir şey olmadığı anlaşılmıştı. (28)

Verdiği ifadelerden Rus olduğu anlaşılan casusun sorguya çekildiğinde yaptığı itiraflar ise tam anlamıyla tüyler ürperticidir; Rus Devleti tarafından yirmi beş kişilik özel bir ekip kurulmuştur. Bu seçkin ekibin görevi Türk askerlerine ve halkına karşı zehirli ilaç- merhem vermek ve içme sularının kaynaklarına kimyasal maddeler katma yoluyla savaş halinde bulundukları Osmanlı toplumu ve askerlerine zayiat verdirmektir. Hatta bir arkadaşları da padişahın oldukça yakınında, divan tercümanlarının birinin hizmetinde bulunmaktadır.
Grubun bir kısmı görevlerini başkent İstanbul da icra etmektedirler. Bu Rus casuslarına İstanbul da kaldıkları süre içinde yardım ve yataklık eden ise dönemin Fener Rum Patriği Karfzez’ dir. Ekip, İstanbul da kış mevsiminin yeni atlatılıp bahara girilmesi sonrasında halkta patlak veren yeni mevsimin hastalıklarını bahane ederek pek çok kişiye şifa dağıtmak bahanesi ile ölümlerine sebep olduğu kaynaklarca sabittir. Bu kişiler daha sonra Edirne de ki arkadaşları ile birleşerek Edirne de bulunan ordunun karargâhı içinde bulunan ve askerin su ihtiyacını karşılayan Ayvalık Çeşmesini zehirle doldurmuşlardır.

Bu çeşmeden su içen asker ve sivil halkta ölüm vakaları görülmesi üzerine çeşmeyi incelemeye alan Osmanlı hekimleri nihayet çeşmenin zehirle doldurulduğunu anlamışlar ve bol miktarda barutla çeşmeyi temizletmişlerdir. Bu olay Rusların savaş halinde bulundukları Osmanlı askerlerini ve toplumunu kitleler halinde imha etmeyi hedef alan bir zehirleme faaliyeti ve ilkel bir kimyasal silah operasyonudur.(29)
Kimyasal silahların Altın Çağına(!) Doğru…

İlkel de olsa Kimyasal silahların kullanılmasının gitgide yaygınlaşması üzerine bunun sınırlanması için bilinen ilk uluslararası antlaşma Fransızlar ve Almanlar arasında 1675 yılında Strasbourg' da akdedilen zehirli mermilerin kullanılmamasına ilişkin anlaşmadır. (30)

27 Ağustos 1874 tarihinde Brüksel'de savaşın yazılı ve teamül kurallarına ilişkin uluslararası bir bildiri tasarısı kabul edilmiştir. Bildirinin, 12'nci maddesi çatışmanın taraflarının birbirlerine karşı sınırsız bir güç kullanamayacağını genel olarak hükme bağlarken, 13'üncü maddesi de bu genel prensip doğrultusunda özellikle "yasak" olan savaş araçlarını belirtmiştir. Söz konusu bildiriye göre; zehir ve zehirli silahlar ile gerekmeyen bir zarara yol açan silahlar, mermiler veya diğer malzemeler savaş aracı olarak kullanılamaz! (31)

1899 da toplanan Hague Barış Konferansın da ise boğucu ve zararlı gazların yayılmasına yol açacak her türlü merminin kullanılmasından kaçınmak gereği’’bir çözüm olarak önerilmişti. Birçok ülke bu öneriyi benimsediği halde A.B.D. temsilcisi Alfred T. Mahan vasıtasıyla ‘’bu silahlarla yapılan savaşın insani olup olmadığını henüz belirtilmediğini ve savaş hali içinde böyle kısıtlamaların geçerli olamayacağı’’dillendirmişti. A.B.D.Temsilcisinin bu kehanetinin doğruluğu maalesef kısa bir süre sonra ortaya çıkmıştı.1899–1902 Boer Savaşında (32) İngilizler pikrik asit dolu mermiler kullanmaya başlamışlardı. Burada İngilizlerin asıl amacı askerlerinin kullandığı mermilerin tahrip gücünü artırmak olsa da dolaylı olarak yayılan gazın tesiri ile düşman askerlerinin üzerinde kusturucu etki yapmıştır.(33) 19. yy.da hızla büyüyen kimya endüstrisi, savaş gerçeklerine gelişmiş ürünlerde katılmaya başlamıştı. Barış zamanlarındaki toplumsal olaylarda sivil güvenlik kuvvetleri kitleyi dağıtmak için kimyevi maddeler içeren gözyaşı mermileri ve sis bombaları kullanmaya başlamışlardı. (34)

Özellikle Polis Teşkilatları bu yüzyılda geliştirilen kimyasal silah maddelerinden sadece ikisi ile ilgilenmişti. Bu maddeler bu dönem sonrasında kanun uygulayıcıları tarafından kullanılan chloro-aceto-phenone (CN) VE Di-phenyl-amine-choloro-arsine. (DM)’dir. Özellikle CN, I. Dünya savaşı sonrasında “Göz Yaşartıcı” bir eğitim maddesi olarak kullanılmıştı. (35)

Bu Yazı 103195 kere okunmuştur.


Sayfalar  12 3 4 5 6 7 8 9 10
 

 
 

Sitede yayınlanan her türlü yazı, haber, resim, şiir, müzik ve videonun izinsiz kullanılması, yayınlanması yasaktır.

 

Tasarım & Programlama ÜÇBOYUT