ANA SAYFA     HAKKIMIZDA     MÜZE     ŞEHİTLERİMİZ     DOKÜMAN ARŞİVİ     FOTOĞRAF ARŞİVİ     GEZİ     YAZARLARIMIZ     İLETİŞİM  
 
  Müze  
  1. Dünya savaşı  
  İtilaf Dev. Savaş Planları  
  Ordular  
  Savaşa Girmemiz  
  Komutanlar  
  Çanakkale Savaşı  
  Deniz Savaşları  
  Hava Savaşları  
  Kara Savaşları  
  Cephede Koşullar  
  Gaz Kullanıldı mı?  
  Savaşın Sonuçları  
  Savaşın Etkileri  
  Çanakkale ve Yahudiler  
  Şehitlerimiz  
  Gazilerimiz  
  57. Alay Tarihi  
  Asker Mektupları  
  Anzaklar  
  Arşivlerde Çanakkale  
  Çanakkale Gençlik ve Sporcular  
  Asker İmamlar  

Sitede Ara


 

Gaz Kullanıldı mı?(yeni)

« Geri   

    Gazın Kullanıldığını İdda eden Yazışmalar     Kimyasal Gazın Kullanılmadığı
 

Gazın Kullanıldığını İdda eden Yazışmalar

   Paylas

Çanakkale Savaşı bittikten sonra günümüzde hala tartışılan Kimyasal silah kullanıldımı sorusudur. Savaş esnasında Osmanlı Genelkurmayı gazın kullanıldığını söylesede, Cumhuriyetin ilanından sonra, herhangi bir kimyasal silahın kullanılmadığına dair karşılıklı açıklamalar yapılmıştır. Burada hiç bir yoruma yer vermeden Başbakanlık Osmanlı arşivlerinde adı geçen yazışmaları ( Bu belgelerin çevirilerinde yanlışlık yapıldığı ve "gaz" olarak bahsedilenin bildiğimiz gaz olmadığı iddia edilmektedir ) sizlerle paylaşmak istiyorum.

Seyit Ahmet Sılay

İngiliz Gazeteci Ellis Ashmead Bartlett' in Savaş Notları
Osmanlı Devleti' ne ve Müslüman Türk milletine karşı ön yargılı ve düşmanca bir görüşe sahip, Çanakkale önüne gelen Müttefik ordusunu "son ve en büyük Haçlı Ordusu "olarak kabul eden bir İngiliz savaş muhabiri Ellis Ashmead Bartlett' in, Çanakkale savaş alanından, kendi kamu oyunu bilgilendirmek için Londra basınına gönderdiği raporlardan oluşan kitabından alınmıştır. Savaş zamanı yazıları Londrada sansüre uğramış ancak Avustralya gazetelerinde yayınlanmıştır.Yazdığı yazılardan dolayı savaş alanına girmesi yasaklanmış ve hakkında birçok defalar davalar açılmıştır.İngiliz hükümeti tarafından elindeki belgelerin kendilerine teslim edilmesi istenmiştir. Bu kitap 1916 yılında Başkumandanlık Genel Karargahı istihbarat Şubesi' nden Bahriye Kıdemli Kurmay Yüzbaşı Rahmi tarafından tercüme edilmiştir.Günümüz diline çeviren Muzaffer Albayrak. Kitap Çanakkale Gerçegi ismi ile Yeditepe Yayınevi tarafından basılmıştır.

Yirmi dört saat öncesine kadar düşmanın elinde bulunan derenin bu kısmını görmek üzere yukarı doğru yürüdüğüm zaman muharebenin iz olmak üzere bırakmış olduğu insanın içini sızlatan enkazı gördüm; ötede beride yarısı yarısı toprak içine sokulmuş cesetler, alelacele kazılmış mezarlar bazıları kırık ve ekserisi sapasağlam yüzlerce tüfek ve süngü, yüzbinlerce atımlık kurşun, siper kazmaya mahsus alet ve edavat, ekmek somunları, askeri eşya, asker mektupları imamlardan birinin vaaz kürsüsü, kaput ve çantalar, battaniye ve çuvallar mutfak edavatı, odun yığınları, cesur askerlerimizin süngü hücumuyla Türklerin içine saldırdığı zaman nasıl bırakılmış ise öylece duruyordu.Muhtelif yerlerde büyük büyük ateşler yakılmıştı. Etrafta bulunan ve alelacele toplanan Türk cesetleri, bu sıcak iklimde bir an evvel kurtulmak en mühim bir mesele teşkil ettiğinden dolayı " ateşte yakılıyordu" , bunlardan etrafa yayılan çürümüş ceset kokusu hakikaten dayanılmayacak derecede iğrençti.

Derenin bu kısmında atla yürümeye müsait olacak surette iyi yollar yapılmamış olduğundan ve bir de yolumuzun önüne çıkan engeller ile karşıdaki siperlerden atılan kurşunlardan dolayı attan aşağı inmek mecburiyeti vardı. Kerkes yaya yürüyordu, yeni işgal edilmiş siperleri teftişten dönen tümen kumandanı ile beraberindeki kurmay heyetine tesadüf ettim. Bu yolda yine aynı şekilde bir sel gibi gidip gelen teskerecilerede rastladım ki bunlar son yirmidört saat zarfında hiç durmadan yaralılarımızı taşımakla meşgul idiler. Hücumumuzun son derecede başarılı olduğu ve düşman siperlerinde canlı bir ferdin kalmadığını bunlar övünerek anlatıyorlardı. Teskereciler yeni hazırlamış olduğumuz ufak bir mezarlığa gömmek üzere maktullerimizide taşıyorlardı.

Burası da derenin içi gibi enkaz ve pislik ile doludur, her taraftan dayanılmaz derecede iğrenç bir koku yayılıyor ve milyonlarca sinek sürülerle hücum ediyordu. Bir köşede tüfeklerini dizleri üzerine aykırı koymuş ve birlikte oturmuş yedi Türk vardı. Bunlardan biri, arkadaşının boynuna kolunu dolamış ve yüzüne mütebessimane bakıyordu. İşte bu anda ölüm, bu yedi arkadaşı avlamıştı. Bunların tamamı sanki uyuyor gibi görünüyorlardı çünkü bu yedi Türk askerinden ancak birisinde yara izi gördüm.

(Araştırmalarıma göre bahsedilen cephe 28 haziran- 4 Temmuz Zıgındere savaşı. S.A.Sılay)

Millî Ajans Ve Tanin Gazetesi Muhabirinin Çanakkale'deki İzlenimlerini Anlatan Mektubu (1916)  22 Ocak 1916
Gelibolu Yarımadası'nın Anafartalar Mıntıkasından İngilizler mutlak bir hezimet kazancıyla firar ettikten sonra; aylarca kanlar ve ölümler altında kalan bu harp sahnesinde pek çok merak uyandıran sahneler kaldı. Bu terkedilmiş cephedeki görüntüleri; İngiliz siperlerine ve hazırlıklarına, yaşam tarzlarına ve özellikle elde edilen ganimetlere ait bilgileri yerinde görmek maksadıyla yarımadaya geldim.

İngilizlerin terk ettikleri bu 16 km 'lik Anafartalar Cephesini, Arıburnu Mıntıkasını, sahilin son bulduğu kıyılara kadar dolaşarak her tarafını ayrı ayrı görüp incelemek en büyük aceleyle ancak iki haftada mümkün olabileceğinden, bölgelere ayırarak her gün bir tarafı gezmeye karar verdim. Pazar günü sert bir kuzey rüzgârının esintisine rağmen pek kanlı bomba muharebelerinin meydana geldiği ve İngilizlerin en önemli nokta ve savunma hatlarından birini teşkil etmiş olan Kayacık Ağıl Sırtı'na gittim. Bizim cephemize yaklaştığımız zaman insan boyundan epeyce yüksek gizli yollardan sağa sola saparak rehberimle bir hayli yürüdük. Yollarda tesadüf ettiğimiz bir çok koyun kervanlarına geçit vermek için bir çok defalar durmak zorunda kaldık. Nihayet ileri mevzilerimize ulaştık. Bomba infilâklarından, mayın gürültülerinden, obüs gürüldemelerinden her saniye facia yaşamaktan kurtulan saha, şimdi üzerinde çürüyen ölülerin sessizliğiyle bekleniyordu. İntizamlı hâlini muhafaza eden siperlerimiz üzerinden atlaya atlaya iki tarafın siperlerinin ortak çatışma bölgesine yetiştik. Ağır adımlarla yürümeye başladık. Gözlerim olanca kuvvetiyle her şeyi görmeye uğraşıyordu. Burada iki tarafın siperlerinin arasındaki mesafe 20 metreden başlayarak 2–3 metreye kadar birbirine yakın idi. Bizim siperlerin 2–3 metre yakınında düşmanın fırlattığı el bombalarının düşenleri pek çoktu. Bu izlere düşman siperleri yakınlarında çok tesadüf olunmasına nazaran tarafımızdan atılan bombaların daima düşman siperleri içine düştüğü, İngilizlerin el bombalarını fırlatmakta kudret maharetleri az olduğu anlaşılıyor.

Bu Yazı 13957 kere okunmuştur.


Sayfalar 1 2 3 4
 

Resmi Büyütmek için tıklayın...

Gazdan zehirlenen askerlerimize müdahale ediliyor

Resmi Büyütmek için tıklayın...

Osmanlı Ordusunca Kullanılmış Alman Malı Gaz Maskesi ( canakkalemuzesi.com arşivinden)

 
 

Sitede yayınlanan her türlü yazı, haber, resim, şiir, müzik ve videonun izinsiz kullanılması, yayınlanması yasaktır.

 

Tasarım & Programlama ÜÇBOYUT